Can Kıraç, 41 yıllık profesyonel hayatını, Koç Ailesi nin bilinmeyen yönlerini ve emekliliğini anlattı.
Vehbi Bey, acımasızlık unsurunu yumaşatmış bir patrondu. İnsanları son raddesine kadar kullanma amacını onlara maddi imkanlar sağlayarak yumutaşmış, kamufle etmişti.
Konuların ayrıntısına girme ve yönetimle ilişkiler bakımından Vehbi Bey e en çok benzeyen Suna Kıraç tır. Rahmi Bey hadiselere daha makro düzeyde bakmayı tercih eder. Tutumluluk açısından ikinci kuşağın öne çıkan ferdi Semahat Arsel.
Vehbi Bey aileyi belli bir çerçeve içinde tutuyordu, ataerkil bir yapı vardı. Onun vefatından sonra aile bireyleri kendilerini bağımsız hissetmeye başladılar.
Can Kıraç, Koç Grubu nun sıfırdan başlatıp tepe noktaya getirdiği sayılı profesyonellerden biri. Kıraç, yüksek ziraat mühendisi olarak 1950 de Koç bünyesine katıldı. 41 yıl içinde Koç un Bakanlar Kurulu olarak nitelendirilen İdare Komitesi nin başkanlığına kadar yükseldi. Ancak 1991 sonunda sürpriz bir kararla emekli oldu. Vehbi Koç u kızdıran bu kararın gerekçesi ise kendi hayatını yaşamak istemesiydi. Aradan geçen sekiz yılda patronu Vehbi Koç u anlatan bir kitap yazdı, seyahatlere çıktı, fotoğrafçılıkta uğraştı, kendi deyimiyle bilgisayarlarla haşır neşir oldu.
İş teklifleri aldınız mı?
Evet, çok cazip teklifler geldi. Koç ta başlamış olduğum için ayrılmayı sadakatsizlik olarak değerlendirdim, reddettim. Bugün pişman değilim. Özel sektör bürokratlığını tercih ettim. Bugünkü şartlarda çalışmadan hayatımı sürdürme imkanı sağladı.
Neden emekli oldunuz?
Disiplinli yaşamış olmanın getirdiği bir bunalım olarak da ifade edilebilir. İş hayatının güdümlü tarzından bunaldım. Görevim icabı profesyonel yöneticilerle aile bireyleri arasında bulundum. Her iki tarafın görüşlerini birleştirmek gibi bir sorumluluk taşıyordum. Böyle bir görevde insanlar özverili çalışmak hem de kendi görüşlerinden fedakarlık yapmak durumunda. Zannediyorum ki bir noktada insan kendi kişiliğle yaşamak istiyor. Bunu, hissetmeye başladığımda yaşım da 60 a yaklaşmıştı. Sonraki hayatımı bağımlı olmadan yaşamak istedim.
Bu kararda yoğun çalışma temposunun etkisi var mıydı?
Evet. Vehbi Koç un çalışma temposu çok ilginçti. İnsanları son raddesine kadar kullanmayı hem iyi bilirdi, hem de bundan zevk alırdı. Cuma gecesi telefon eder, hafta sonu okumam için bir rapor gönderir, Oku not hazırla derdi. Veya Pazar sabahı 10.00 da çaya çağırırdı. Böylece zamanımın tamamını Koç a veriyordum. Bundan yorulduğumu hissettim.
Vehbi Koç bu kararı nasıl karşıladı?
Vehbi Bey in bende affetmediği bir olay vardı. Onun cephesinden düşünüyorum. Benim için Ben 41 yıl bu adama emek verdim, imkanlar sağladım. Şapkasını alıp gidiyor, muhakkak bir yere bağlayıp kendisinden yararlanmaya devam etmem gerek diye düşündü. Aile Planlaması Vakfı na, Türk Eğitim Vakfı na başkanlık yapmam için mektuplar yazdı bana. Tarihe geçersin dedi, kendi kendime umutlandırdım, Can hata mı yapıyorsun? diye. Sonra Bu Vehbi Koç taktiğidir, aldanma dedim, hepsini bıraktım. Bir de kitap macerası oldu. Hayat hikayesini yazacaktım. Önce beni teşvik etti, kitap taslağını istedi, gönderdim, taslak onu tatmin etmedi. Kafasında başka bir model varmış. Öyle bir formata sokmamı istedi. Ben de ona Kitap benim kitabım, düşündüğüm gibi yazacağım dedim. Hassasiyetlerini görünce yazmaktan vazgeçtim. Sonra Senin sarı damarın vardır, ne yaparsan yap dediler. Fakat Vehbi Bey bana olan kırgınlığını unutmadı, öyle kaldı. Böylece bir sayfa kapandı.
SUDAN ÇIKMIŞ BALIĞA DÖNDÜM!
Ayrıldıktan sonra neler yaptınız?
Kendime gelmem bir yıl sürdü. 41 yıllık disiplinli çalışma hayatından sonra insan sudan çıkmış balık gibi oluyor. Sabahları kalktığımda işe gidecekmişim gibi telaşlanıyordum Başka bir işle meşgulken bile Acaba Koç Holding de neler yapıyorlar düşüncesi uzun süre devam etti.