Can Kıraç
Bu yazımı 1 Temmuz Pazartesi günü yazıyorum! Millî futbol takımımızın dünya üçüncüsü olarak yurda döndüğü günün sabahında, ulusça yaşadığımız zafer sarhoşluğu dan henüz ayılmadan!
Bir ay süren, heyecan ve duygu dolu Dünya Futbol Kupası şenliğinden iki kare fotograf, bütün canlılığı ile gözlerimin önünde duruyor: Birisi altmışbin Koreli nin, takımlarını yenen Millî Takımımıza gösterdikleri sevgi ve ulusumuzla paylaştıkları sevinç, İkincisi, İstanbul yollarında ve Taksim Meydanında futbolculmarımızı bağrına basan, elleri Türk bayraklı insan selinden fışkıran coşku görüntüleri ve sevgi haykırışları!
Birbirimizi küçümsediğimiz, karşılıklı güven duygumuzu kaybettiğimiz, mutsuzluğun ve umutsuzluğun esiri olduğumuz bir dönemde, gönüllerimizden taşan sevginin, gözyaşına dönüşen seviç duygumuzun, acaba kaynağı ne idi?
Bu kaynak nereden besleniyordu?
Ulusların kültür bağını oluşturan, bu bağı kuşaktan kuşağa taşıyan duygu zenginliklerinin mimarları, daima, şairler, halk ozanları ve edebiyatçılar olmuştur. Bunun içindir ki, sevgi duygusunu böylesine yoğun yaşadığımız bugünlerde, günümüzden yedi yüzyıl önce, Anadolu da, aşk ve sevgi duygularını dizeleriyle insanlarımıza aşılayan Yunus Emre yi anmak, yaşadığımız toplumsal mucizeyi, bu yazımla, Yunus Emre nin kişiliğinde yüceltmek ve sizinle paylaşmak istedim. Tıpkı, UNESCO nun 1991 yılını YUNUS EMRE SEVGİ YILI olarak bütün dünya uluslarıyla paylaştığı gibi.
Türk edebiyatının üstünde yükseldiği anıtsal sütunlardan biri olan Yunus u genç kuşaklarımıza acaba yeterince tanıtabiliyor muyuz? Araştırmacılara göre; Yunus Emre Anadolu Türk edebiyatının kurucusu, tasavvuf şiirinin en büyük şairidir. Oğuz şivesiyle söylediği şiirleriyle divan ve halk edebiyatımıza ilham veren bir öncüdür.
1240-1320 yılları arasında yaşadığı belirlenen Yunus?un hayatı hâlâ kalın bir sis perdesi arkasında gizlidir. Bu yüzden de, Onunla ilgili bilgileri, şiirlerine serpiştirdiği olaylardan, hayatının her dönemine ait menkıbelerden ve halk söylentilerinden derleyebiliyoruz.
Anadolu da en az on ayrı yerde mezarı bulunan Yunus Emre nin nereli olduğu, nerelerde okuduğu, nasıl yaşadığı henüz belgelerle kanıtlanamamıştır. Anadolu insanının inanışına göre, Yunus ya Sivrihisar ın Sarıköy ünde ya da Konya nın Karaman ında doğmuştur.
Yunus Emre nin yaşadığı 13cü ve 14cü yüzyıllarda Anadolu siyasal dalgalanmalar içindeydi. Konya Selçuklu Devleti eski gücünü kaybetmiş. Moğol orduları Anadolu içlerine yürümüş, Anadolu beyliklerinden Karamanoğulları ile Osmanoğulları arasındaki mücadeleler sonuçlanmamıştı. İşte, böylesine siyasal, toplumsal bir kargaşa ve yoksulluk içinde yaşayan Anadolu halkına, Yunus Emre umut kaynağı olmuş, düşünce ufku derin, içli şiirleriyle İslâm dininin gücünü Anadolu insanına aşılamış, onları geçici hayata değil, sonsuza kadar sürecek bir hayata bağlanmaya yöneltmiştir. Bu yönüyle, Yunus Emre, gerçek vuslat a, Allah a ulaşma yolunda aşkı kılavuz edinmiştir. Yunus un dizelerinde odak nokta ilâhi aşktır, sevgidir.
Onun insanlardan beklediği insanlara yaraşan bir sevgiyi paylaşmaktır:
GELİN TANIŞ OLALIM/ İŞİ KOLAY KILALIM/ SEVELİM SEVİLELİM/ DÜNYA KİMSEYE KALMAZ/
Yunus Emre için aşk, dünyamızı aydınlatan güneşe benzer:
İŞİTİN EY YARANLAR AŞK BİR GÜNEŞe BENZER/ AŞKI OLMAYAN GÖNÜL MİSALÎ TAŞA BENZER/ TAŞ GÖNÜLDE NE BİTER, DİLİNDE AĞU TÜTER/ NİCE YUMUŞAK SÖYLESE SÖZÜ SAVAŞA BENZER/
Onun için sevgi ve aşk varlığın sebebidir:
BU YER VE GÖK ARŞ VE FERŞ AŞK DADI İLE KAİMDİR/
Yunus un inanışına göre duyguların ve kainatın var oluş sebebi aşktır:
AŞKLA CANLANDI KALEM, AŞKA YESİR DURUR ÂLEM/
Yunus Emre ye göre, âşık canını aşk yoluna koymalıdır:
CANINI AŞK YOLUNA VERMEYEN AŞIK MIDIR?/ CEHDEYLEYİP EL DOSTA ERMEYEN AŞIK MIDIR?/
Yunus Emre nin seksen yıllık ömründe aruz vezniyle söylediği ve öğütlerden oluşan Risalesi ile şiirsel gücünü sergilediği en az 300 şiirden oluşan Divan ı bulunmaktadır. Türkçe anlatımın sınırlı olduğu, gramer kurallarının dilimize yerleşmedigi bir dönemde şiirleriyle Türkçe nin zenginliğini ortaya koyan Yunus Emre, bu yönüyle edebiyatımızın mimarları arasına katılmıştır.
Maddi yaşayışa önem vermeyen, dünya varlıklarını hatta cenneti bile umursamayan düşünceleriyle Yunus Emre halk nezdinde ermişlik mertebesine yüceltilmiştir. Bunun için de, Anadolu nun dört bir köşesinde, Yunus a ait olduğu söylenen türbe ve mezarlar bulunmaktadır. Bunlardan öne çıkanlar; Eskişehir Sarıköy de, Karaman da, Bursa da, Kula Emre Sultan köyünde, Erzurum Duzcu köyünde, Isparta Keçiborlu da, Aksaray da, Sandıklı da, Ünye?de, Sivas ta ve Kırşehir de bulunmaktadır.
Böylece, Yunus Emre nin bütün Anadolu nun evlâdı olduğu kanıtlanmakta, O, sonzuzadek sevenlerinin gönüllerinde yatmaktadır. Kendisinin de şöyle anılmasını beklemektedir:
BİR GARİP ÖLDÜ DİYELER/ ÜÇ GÜNDEN SONRA DUYALAR/ SOĞUK SU İLE YUYALAR/ ŞÖYLE GARİP BENCİLEYİN/
Bir defa daha anlıyoruz ki; Anadolu nun bağrında yetişip halkına sevgi ve aşk duygularını aşılayan Yunus Emre ler, Tapduk Emre ler, Ahi Evren ler, Hacı Bayram lar, Pir Sultan Abdal lar, Hacı Bektaş-ı Veli ler, Karacaoğlan lar, Aşık Veysel ler ve daha niceleri, gönüllerimize attıkları tohumlarla birbirlerimizi sevgiyle kucaklamanın mutluluğunu, el ele, göz göze, omuz omuza coşmanın heyecanını bizlere, gelecek kuşaklara emanet etmişlerdir.
İşte, size, bu yazımla; Dünya Futbol Şampiyonasını, sporcularımızın başarısını, Kore ve Japonya dan yükselen sevinç ve sevgi selini, Taksim Meydanı ndaki coşkuyu, Yunus Emre nin aşk ve sevgi duygularıyla bütünleştirerek anımsatmış oluyorum! Bu duygularla, ulusça birbirlerimizi sevmenin yüceliğini yaşattıkları için şampiyon sporcularımızı, bir defa daha değil bin defa daha kutluyorum. Ve, bundan sonra, -İnsanı İnsan yapan- asil ve evrensel sevgi duygusunu her alanda ulusça yaşamamızı diliyorum.