Can Kıraç
- Yazı yazmaya başlayınca gözlemin önemini daha iyi algıladım. Artık etrafımı daha dikkatli bakıyorum. Ayrıntıları yakalamak için daha çok özen gösteriyorum. Yazar olmayı sanatkar olmak gibi emekle kazanılan bir olgunluk ve ustalık mertebesi sayıyorum. Bu duygularla, kendimi çıraklıktan kalfalığa yaklaşan bir konumda görüyorum... Büyük bir mutluluk içinde Türk toplumunun demokrasiyi benimsemiş olduğunu ve tepkilerini demokratik yollardan göstermeye başladiğin görüyorum. Hem eski konağın restorasyonu, hem de bahçedeki ulu ağacın budanarak sağlığa kavuşması tamamlanmak üzeredir. Geleceğe umut dolu duygularla bakıyor ve genç kuşaklara büyük güven duyuyorum... "Hayatın yeni sahiline" geçmeden önce yaşam biçimimle ilgili olarak önemli bir hata yapmış olduğumu, ne yazık ki, yeni yeni anlamaya başladım.
Bu hatamın temelinde "zaman"ın kısıtlı olduğu gerçeği yatıyor. Örneğin emekli olduktan sonra biriktirdiğim kitapları okumaya bol bol zaman ayıracağımı sanıyordum. Şimdi gerçeği görüyorum: Yılda 20 kitaptan fazla okuma yeteneğim yok. Hızlı okuma tekniği beni tatmin etmiyor, okurken okuduğumu özümsemek istiyorum. Ve şöyle bir hesap yapıyorum: Bugünkü okuma tempomu 10 yıl sürdürebilsem ( halen 75 yaşındayım!) yılda 20 kitap hesabıyla, topu topu 200 kitap daha okuyabilirim. Kitaplığımda şimdiden 4 bin kitap var. Yeniden alacaklarım da bunların üstüne gelecek. İşte bu gerçeği görünce paniğe kapılıyorum ve bir "insan" için hayatın gerçekten kısa olduğunu anlıyorum... İşadamı olmasaydım tereddütsüz sanatkar olmak isterdim derim! Televizyonlarda genç şarkıcıları dinlerken, onların kendilerini sanatkar olarak tanımlamalarına bayılıyorum! Bayılmaktan da öte kıskanıyorum! Ben, sanatkarlığın böylesine kolay olduğunu nereden bilebilirdim ki? Büyük bir fırsatı kaçırdığımı şimdi anlıyorum!... Aşkı mı sordunuz? Aşk heyecandır, coşkudur. Düşünce aleminin pırıltısıdır. Aşk yaşamın itici gücüdür.
Bence kainattaki bütün varlıklara, düşünce alemindeki bütün fikirlere, tek tek veya birkaçı bir arada aşık olunabilir! Bunun içindir kri, aşk, sonsuzlukla bütünleşen bir coşku demetidir, bir duygu hazinesidir. Aşk hayatın içindedir. Aşk yaşamın duygusal zenginliğidir... Şimdi, evlilik ile ilgili düşüncemi özetleyiyim: Evlilik, iki insanın hayatı beraber yaşaması, beraber sürüklemesi durumudur. Bütün canlılar gibi insan da dünyaya yaşamak içgüdüsüyle doğar. Bütün doğan varlıklar için olduğu gibi insan için de hayatı sürüklemek vazgeçilmez bir görevdir, bir kader çizgisidir. İşte, bu kaderi paylaşmaya karar veren çiftlerin beraberliğini evlilik olarak anlıyorum. Bu anlamda evlilik bir fedakarlıklar dizisidir. Birbirine güven duymaktır. Dayanışmadır. Dostluktur. Şefkattir. Zaman zaman zıtlaşmadır, tartışmadır, birbirini kıskanmaktır. Kısacası evlilik başlı başına bir alemdir. *