1993 yılının son aylarında, beni, yüzümün büyük bir bölümünü kaplayan bembeyaz bir sakalla görenler hayli şaşırmışlardı ! Emekli olduktan sonra sergilediğim bazı davranışlarımı disiplinli yaşama karşı gösterdiğim tepki olarak değerlendiren dostlarım, sakal bırakmamı da böyle yorumlamışlardı. Onlara göre, asî bir emekli (!) olmuştum ben !
Halbuki, sakal bırakmış olmamın ilginç bir öyküsü vardı:
Vehbi Koç'un hayat hikâyesini yazmaya karar verince, kendime, yeni bir görüntü kazandırmak istemiştim !
Ve 3 Temmuz 1993 Cumartesi sabahı, Çeşme'de, yazı makinemin başına geçince sakal bırakmaya başlamıştım!..Bundan yıllar önce, bir yaz tatili döneminde, gene Çeşme'de sakal bırakmıştım. Ancak, bu defa, birkaç gün sonra yüzümü aynada görünce, yılların nasıl geçip gittiğini çarpıcı bir şekilde anlamış oluyordum! Güzelim kırmızı sakalın "Barbarosso"mun yerini, şimdi, aklaşmış kıllar doldurmuştu!.. Tabii ilk tepki de eşim İnci'den gelmişti: "En az on yıl daha yaşlandığının farkında mısın?" dediğinde yaptığım hatanın boyutları ortaya çıkmış oluyordu!.. Ben, bu acı gerçeğe rağmen moralimi bozmamaya çalışmış ve İnci'ye, kitabın yazım işlerini bitirdiğim gün sakalımı keseceğime dair söz vermiştim...
Nihayet takvimler 1994 yılının Nisan ayını gösterdiğinde, kitabımı tamamlamış ve Koç ailesinin tepkilerini beklemeye başlamıştım... Tepkiye göre sakalımın istikbali de belli olacaktı! Öncelikle kitap için seçtiğim isim beğenilmemişti... Ben, İçimizden Biri, İmparator Vehbi Koç ismini, gerçeği aksettirdiği için çok sevmiştim. Çünkü, bana göre Vehbi Koç, hem İçimizden Biri'ydi hem de iş dünyamızın İmparatoru'ydu... Kendimden fazlaca bahsettiğim için, kitabın biyografik yapısının zedelendiği de söylenince sakalımın akıbeti belli olmuştu!. Kitabı tamamlamak için, bu defa sakalımı küçülterek, bir süre daha çalışmaya devam etmeliydim. Sakalı küçültmekle hem eşime verdiğim sözü hem de kendime seçtiğim hedefi çok fazla değiştirmemiş olacaktım...
1995 yılının başlarında, dostum Aydın Doğan, adını Anılarımla Patronum Vehbi Koç olarak değiştirdiğim kitabımın Milliyet Yayınları'nca yayınlanabileceğini söyleyince, bu beklenmedik gelişme beni çok mutlu etmişti. Artık, adağımın kurban edilmesi zamanı gelmiş oluyordu!.. Ancak, aylardan beri yüzümle bütünleşen sakalımı kesmem hiç de kolay olmamıştı.
Nitekim, traş olurken, yanağımın kesilmesini bile önleyememiştim... Ben de, bu dikkatsizliği fırsat bilip, futbol sezonu açılış törenlerinde sahaya çıkan sporlcuların yaptıkları gibi, bir damla kanı alnıma sürerek, kitabımın basımının gerçekleşmesi için dilekte bulunmuştum !..
Şimdi, dileğimin gerçekleştiğini görerek, mutluluğumu dostlarımla paylaşıyorum...Fakat, sakalımı kesmek için verdiğim sözü tam olarak yerine getirmemiş olduğumu da burada itiraf etmek istiyorum ! 68 yaşın verdiği olgunluğu pekiştirmek için, bıyıklarımı, bir süre daha muhafaza edeceğim!..