Can Kıraç

PATRON DOĞULMAZ, PATRON OLUNUR !

Patron kelimesinin kökü latince patronus’tan gelmektedir.Bizim lisanımıza fransızcadan aktarılmıştır ve işin sahibi anlamına kullanılmaktadır. Ev hanımları için ise, patron kelimesi, bir giysinin çeşitli kısımlarının kağıt veya bez üzerine uygulanan çizimini ifade etmektedir. Tabii ki buradaki konumuz işin sahibi patronluk olacaktır .Ancak,benim patron tanımımda, işin sahipliği ile beraber işin sorumluluğunu yüklenmiş olmak da gerekmektedir.

Patron sözünü, bazı kişiler sevecen bulmazlar. Patronun anlamını para gücüyle bütünleştirirler. Patronluğu zorbalıkla eşanlamda tutarlar. Patronun muhakkak; menfaatına düşkün, gaddar ve asık suratlı olduğunu var sayarlar. Bu kişiler için, patron, dediğim dedik bir kişiliğe sahiptir...

Anılarımla Patronum Vehbi Koç isimli kitabımda, gerçek bir patronun ayrıntılı şekilde, yaşam öyküsünü işlemiş olduğum için, bu yazımda aynı konuları tekrarlamayacağım.

Patronluk,muhakkak ki, insan tarihiyle beraber ortaya çıkan ve toplumun sosyal gelişmesiyle şekillenen bir var oluş biçimidir. Bu anlamda,toplum tarihi, her alanda öne çıkmış patron örnekleriyle doludur. Bize gelince... Cumhuriyet dönemimizin yetiştirdiği patronların sayısı gidirek çoğalmaktadır. Bunların arasından, bazen ilginç bazen de olağanüstü kişilikler ortaya çıkmaktadır. Vehbi Koç, Nejat Eczacıbaşı, Kâzım Taşkent, Sakıp Sabancı, Vitali Hakko, İsak Alaton, İbrahim Bodur, Selçuk Yaşar, Ayhan Şahenk, İzzet Baysal, Aydın Doğan, Kadir Has, Asım Kocabıyık, Halis Toprak, Şarık Tara, Erol Aksoy gibi isimler iş dünyamızın ve 73 yıllık Cumhuriyet döneminin değişik özellikli patronlarından bazılarıdır.

Patronlar, işlerini başarı yoluna soktuktan sonra,ilgi alanlarına sosyal konuları dahil ederek,toplum yararına yaptıkları yatırımlarla kamu oyunu olumlu bir şekilde etkilemeye ve isimlerinin unutulmamasına özen göstermektedirler. Bu yüzden, Türkiyemizde de, yüzlerce patronal ailenin gerçekleştirdiği güzel ve kalıcı eserlerin sayıları hızla artmaktadır.

İşlerinin sahibi olan patronlardan sonra, bürokrat patronlar ve profesyonel patronlar da sahneye çıkmış bulunmaktadır. Diğer taraftan,dünyanın her ülkesinde olduğu gibi, siyasal iktidarlar, kendi patronlarını yaratmaya özen gösterdikleri için, Cumhuriyetin iş dünyası patronlarını; CHP, DP, AP, ANAP, DYP, RP ve MHP patronları gibi sınıflandırmak mümkündür... Koalisyonlu dönemlerde ise, her alanda olduğu gibi önemli gelişmeler sağlanmış, bakanların veya bakanlıkların patronları ortaya çıkmıştır.

Hatta; yalı patronları, rant patronları, kumarhane patronları, belediye patronları gibi yeni sınıflar oluşmuştur!

Son yıllarda, patronluğun siyaset hayatımıza da girdiğini hatırlatmak istiyorum...Örneğin,patron denince aklıma gelen isimlerin arasında merhum Turgut Özal’ın ayrı bir yeri vardır! Turgut Özal, iş hayatındaki başarısız patronluk denemelerinden sonra siyasete atılmış ve kısa zamanda, önce siyasi bir partinin sonra da hükümetin başı olarak öne çıkmıştır. Özellikle 12 Eylül’den sonraki başbakan yardımcılığı ve 1983/l989 yıllarındaki başbakanlığı döneminde, kendisine patron olarak hitap edilmesinden keyif duyan Özal, siyasal patronluğunu, büyük bir kesime kabul ettirmiştir. Yakın çevresinin,Turgut Özal’ı, patron olarak tanımlaması masum bir yakıştırma değildir. Seçtiği hedefler, hedefe ulaşmak için izlediği politikalar ve çevresini yönlendirmedeki hünerleriyle,Özal, siyasal patronluğunu kanıtlamış önemli bir örnektir. Başarılı bir kamu bürokratı olan Özal’ın, özel sektörde aynı beceriyi gösterememiş olması ise ilginçtir. Acaba, bu durum, bizde, devlet parasının ve otoritesinin özel sektör parasından ve otoritesinden daha kolay ve sorumsuzca kullanıldığının deli mi sayılmalıdır ?..

Son yıllarda, patronluğun karşısına, bir rakip gibi, babalığın çıkarıldığını görmekteyiz! Nitekim,işdünyasından siyaset sahnesine kadar bir çok ünlüye ve becerikli kişiye artık baba lãkabı yakıştırılmaktadır. Patroniçelerin analığa soyundukları bir ortamda patronların babalığa terfi etmelerine herhalde şaşmamak gerekecektir!

Patron adaylarına vermek istediğim öğütlere gelince !

PATRON DOĞULMAZ,PATRON OLUNUR sözüne inanıyorsanız, dikkat edeceğiniz ilkelerin bazılarını aşağıda bulacaksınız:

-KENDİNİZİ TANIYINIZ, NEREYE YÖNELMEK İSTEDİĞİNİZİ SORGULAYINIZ, YETENEKLERİNİZİ İRDELEYİNİZ, HEYECANINIZI ÖLÇÜNÜZ, ÇEVRENİZİ İNCELEYİNİZ, BUNLARI YAPTIKTAN SONRA HEDEFİNİZİ BELİRLEYİP PATRONLUĞA SOYUYUNUZ. (YOLUNUZ AÇIK OLSUN !)

PATRONLUĞA YÖNELMEK RİSKE GİRMEKLE MÜMKÜNDÜR. CESARETİNİZ YOKSA , KAYBETMEKTEN KORKUYORSANIZ, PATRON OLMA BEKLENTİNİZİ ERTELEYİNİZ.

AİLENİZİN VE ÇEVRENİZİN ; İLKELERİNİ, GELENEKLERİNİ VE FELSEFESİNİ ÖĞRENMEDEN KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLERE YÖNELMEYİNİZ. YENİLİK GÖRÜŞLERİNİZİ ÖNCE YAKIN ÇEVRENİZE BENİMSETİNİZ. "BENİM FİKRİM EN İYİSİDİR" SAPLANTISINA KAPILMAYINIZ.

KÖKLÜ DEĞİŞİMLERİ GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN YUMUŞAK GEÇİŞLER ,ZAMAN İÇİNDE, HEDEFİN KAYBEDİLMESİNE SEBEP OLABİLİR. BU YÜZDEN, KÖKLÜ DEĞİŞİM KARARLARINI İNKİLAPÇI BİR İNANÇLA ELE ALINIZ VE İNATLA UYGULAYINIZ.

BAŞARI,ÇALIŞANLAR ARASINDA KARŞILIKLI GÜVEN DUYGUSU İLE SAĞLANIR. GÜVEN,FİKİRLERİN SERBESTÇE TARTIŞILMASIYLA KUVVETLENİR . KARARLARIN KATILIMCI BİR ORTAMDA OLUŞMASINI SAĞLAYINIZ. DİKTATÖR DEĞİL,DEMOKRAT BİR LİDER GİBİ DAVRANINIZ.

YENİ TİP PATRON OLMAYA ÇALŞINIZ!
ESKİ TİP PATRON ;

-NEYİN, NASIL VE NE ZAMAN YAPILACAĞINI KENDİSİ BELİRLER. -KENDİ GÖRÜŞÜNDE İSRAR EDER.-GELEN BİLGİLERİ KENDİNE SAKLAR.

YENİ TİP PATRON İSE;

-KONULARI VE SORUNLARI AÇIKLAR. BUNLARIN NASIL ÇÖZÜMLENECEĞİ KARARINI İLGİLİ KİŞİLERE BIRAKIR.

-KENDİNİ; TAKIM KAPTANI OLARAK GÖRÜR, İŞİ YAPACAK OLANLA DOĞRUDAN TEMASA GEÇER, KARARLARIN ALINMASINDA ÇEVRESİNİN KATILIMINI SAĞLAR, GELEN BİLGİLERİ PAYLAŞIR.

İNSANLAR, BAŞARILI OLMANIN SIRRINI (!) ÖĞRENMEK İSTERLER. YERLİ VE YABANCI PATRONLARIN BAŞARI KONUSUNDA SÖYLEDİKLERİ,ÖNEMİNE GÖRE, ŞÖYLE SIRALANMAKTADIR :

1- ÇOK ÇALIŞIN,
2- İHTİRASLI OLUN,
3-İNİSYATİF KULLANIN,
4- MÜCADELECİ OLUN,
5-TAKİPÇİ OLUN, 6- KATILIMCI OLUN,
7- ADİL OLUN,
8- KİŞİLİĞİNİZİ GELİŞTİRİN.
9- ÇAĞIN GEREKLERİNE UYUN.

YENİ YAKLAŞIMLARDAN ETKİLENMİYOR VE BUNLARA KATILMAKTAN HEYECAN DUYMUYORSANIZ SİZİN DEVRİNİZ KAPANMIŞ DEMEKTİR. BU DURUMDA EN DOĞRU KARAR,PATRONLUĞU YENİ LİDERLERE BIRAKMAKTIR.

BU VESİLE İLE, GENÇ KUŞAK PATRONLARDA GÖRDÜĞÜM , GİDEREK YAYGINLAŞAN VE HATALI BULDUĞUM BİR DAVRANIŞA DA DİKKAT ÇEKMEK İSTİYORUM. YENİ KUŞAK PATRONLAR, STATÜ BELİRLEMEK BAHANESİ İLE, ABARTILI ŞEKİLDE LÜKS TUTKUNU OLUYORLAR. ÇALIŞMA ODALARINDAN MAKAM OTOMOBİLLERİNE, YATLARINDAN UÇAKLARINA KADAR, GEREKLİ GEREKSİZ BİR ÇOK ŞEYE SERVET HARCIYORLAR...BU SAVURGANLIĞIN BİRAN ÖNCE ÖNLENMESİNİ DİLİYORUM. ÇÜNKÜ, PATRONLOĞUN GÖSTERGESİ İHTİŞAM DEĞİLDİR. BUNU BELİRTMEK İÇİN DE; "AYİNESİ İŞTİR KİŞİNİN, LAFA BAKILMAZ!" ÖZDEYİŞİNİ BEN ŞÖYLE DEĞİŞTİRİYORUM:

"AYİNESİ İŞTİR PATRONUN, GÖSTERİŞE BAKILMAZ !"

Gençlerimize, önce kendilerinin sonra da işhayatlarının patronu olmalarını diliyorum...

Can Kıraç
Küçük Çamlıca
19 Mayıs 1996

Tasarım ve Uygulama entegresoft