Bügün, toplum olarak, sikâyet ettiğimiz bütün konuların kaynağı ve sorunlarımızın sebebi "partizanlık" ve siyasal "populizm"dir. Sistemin tıkanması koalisyon hükümetlerini vucuda getiren "koalisyon protokolleri"nden kaynaklanmaktadır. Çünkü, partiler arası anlaşmaların temeli de partizanlığa ve populizme dayanmaktadır. Bunun en son örneği, Telekom yönetimiyle ilgili husuların koalisyon protokolüne konmuş olmasıdır. Şimdiki ve bundan önceki koalisyon hükümetlerinin protokolleri tümüyle açıklansa, partizanlığın devlet yönetimini nasıl kuşattığı görülecektir.
Siyasal hayatımızı yeniden düzenlemeyi öngördüğümüze göre, bu aşamada, icracı bakanlıkları siyasi partilerin sultasından kurtarmak ilk adım olmalıdır. Bunun için de, bu bakanlıklara, konusunu bilen deneyimli teknokratlar atanmalıdır. Kemal Derviş böyle bir düşünceyle ekonominin başına getirildiğine göre, niçin; Milli Eğitim'in, Sağlığ'ın, Tarım'ın, Sanayi ve Ticaret'in, Savunma'nın, Dışişleri'nin (ve diğerlerinin) başına teknokratlar getiril-mesin?
Her anlamda ve alanda "yangın bacayı sarmış" bulunu-yor. Anayasa'nın, siyasi partiler ve seçim yasalarının değiştirilmesi, ekonominin düze çıkarılması, içte ve dışta güvenin sağlanması, bu aşamalardan sonra da yeni seçimlerin yapılması "işimizin" ne kadar "ciddî" olduğunu göstermektedir.
Ciddi işler ciddî kadrolarla gerçekleştirilir. Sorunlarımız "danışman" önerileriyle aşılamıyacak kadar büyümüştür.
Kaldı ki; böyle bir hükümet iş başına geldiğinde, politikacıların, TBMM komisyonlarında ve genel kurul oturumlarında, kendi anlayışlarına uygun politikalarını ve genel başkanlarına bağlılıklarını sergilemelerine kimse mâni olmayacaktır.
22 Temmuz 2001