Can Kıraç

NEW YORK'ta ÜÇ AY !

Can Kıraç

*

8 Ocak 2010 tarihinden bu yana, üç ay New York'ta yaşadım! Buraya, kızımla beraber, tedavi için gelmiş ve NY'ta uzunca bir süre kalacağımızı bilerek, kendimizi şanslı saymıştık… Bu defaki maceramdan on yıl önce New York'ta iki hafta geçirmiş, o süre içinde ne görülürse onunla yetinmiş ve dönüşümde, kendimi, dostlara New York Fatihi olarak tanıtmayı marifet saymıştım!
Bugün, on yıl önceki gözlemlerimin ne kadar yu¨zeysel kaldığını görüyor ve kendimi NY Fatihi olarak tanıttığım için dostlarımdan özür diliyorum!

*

Ocak, Şubat ve Mart ayları iklim olarak, insana, NY'un; kışını, soğuğunu, karını, donunu, rüzgârını ve yağmurunu dolu dolu yaşatıyor. Karlı günlerde, kaldırımların yürünmez hale gelmesine, siyah çöp torbalarının tepecikler oluşturmasına, yolları açmaya çalışan önü kar küreyen kepçelerle donatılmış çöp kamyonlarının trafik kuralı tanımayan manevralarına ve bunların arasında, ellerinde kahve bardakları , kulaklarında cep telefonları ile yürümeye çalışan NY'lulara şaşmamayı öğrendim!..
Kar yağışı durduktan sonra, herkesin, kendi önünü temizleme gayreti ise görülmeye değerdi…
Günün her saati, caddeleri dolduran kamyonlara, treylerlere, vidanjör, çöp kamyonu, ambulans, yangın söndürme kamyonlarına ve inşaat makinelerine rasladığınız için şaşırmamalısınız!
Ben, bu üç ay boyunca, kötü araba kullanan taksi şoförlerine, caddelerde yer ızgaralarından çıkan buhar bulutlarına, altınızdan geçen metro yüzünden bastığınız yerin sürekli sallanmasına, dev gökdelenlerin gölgesinden güneş görmeyen sokaklara kendimi alıştırmaya çalıştım!
NY caddelerini arşınlarken, dikkatimi çeken başka bir ayrıntı yayaların ayaklarını donatan ayakkabılar oldu!
Diyebilirim ki, dünyanın hiç bir şehrinde, bu kadar çeşit, bu kadar eksantrik ve bu kadar renkli lastik ayakkabıya raslamak olası değildir! Kadınların çizmeleri, erkeklerin botları, çocukların patikleri NY'ta ayakkabı şölenini daha da zenginleştiriyordu…
Kaldırım taşlarına takılarak ayakkabı topukları kırılan kadınların çığlıkları ise hâlâ kulaklarımda çınlıyor!
Manhattan sokaklarını izlerken, Sarı Taksileri unutmamak lâzım! Cadde ve sokakların her yerinde durarak müşteri alma özgürlüğüne sahip, şöförleri genellikle Uzakdoğulu sarı taksiler, NY'ta, turistler için Hürriyet Abidesi kadar önem taşıyor!
Sarı renkli, şöförle müşteri arasına yerleştilen kurşun geçirmez koruma kabinli ve gidilecek yolları belirleyen haritalı - televizyon ekranıyla çağa uyumlu ama pisliği ile Hindistanı anımsatan bu taksileri, amortisörleri bozuk ve Manhattan yolları köstebek yuvaları (!) ile dolu olduğu için, böbrek taşlarını düşüremiyenlere tavsiye ediyorum!
Belfıtığı şikâyeti olanların, taksi veya limuzine binmeden bel korselerini takmalarını hararetle öneriyorum!
Benim gibi seksen yaşını aşmış olan doslarıma da şu öğüdümü hatırlatmak istiyorum: Manhattan'ın görkemli mağazalarına girmek için , siz siz olun , camlı o kocaman kapıları çekerek açmaya kalkışmayın! Bekleyin! Kapıyı açacak başka bir kahramanın peşinden içeriye sıyrılmaya bakın. Yoksa, omuzunuzun yerinden çıktığını görecek ve ızdıraptan ne yapacağınızı bilemiyeceksiniz! Özellikle Çinli'lerin işlettikleri Güzellik Salonları'n hayatınızda hiç olmazsa bir defa gitmenizi, manikür. pedikür ve ayak–bacak masajı yaptırmanızı öneririm!. O zaman, ellerinizin ve ayaklarınızın mutluluğunu paylaşmış olduğunuzu anlayacaksınız!

Yazımı tamamlarken, Amerikan Obezliği'nin kaynağı olan Food Market'lere uğramanızı tavsiye ediyorum. Böylece, yaşamın ; göze, ağız tadına ve mideye hitap ettiğini bir defa daha anlamış olacaksınız…

*

Can Kıraç

*

Tasarım ve Uygulama entegresoft