Son yıllarda, Avrupa ülkeleriyle olan ilişkilerimizden kaynaklanan sorunlarla yaşıyoruz! Avrupa Birliğine katılma isteğimiz devamlı olarak erteleniyor, Gümrük Birliğine katılmış olmamızın bedelini Avrupa'nın pazarı olmakla ödüyoruz. Siyasetçilerimizin beceriksiz-liği yüzünden bir türlü gerçekleşmeyen "demokratikleşme" girişimleri Avrupa'nın içimize sokmak istediği "Truva Atı"na benzemeye başladı! Avrupa Savunma Sistemi'nden dışlanmak istenmemiz, Kıbrıs Rum kesiminin Avrupa Birliği'ne alınması şantajının gerçekleşme ihtimali; siyasetçilerimizi, dışişlerimizi ve silahlı kuvvetlerimizi yeni politikalar ve stratejiler üretmeye zorluyor. Kasım 2000 ve Şubat 2001'de yaşadığımız "ekonomi-politik" krizler ise Batı dünyası ile olan ilişkilerimizde güvenirliğimizi hayli zayıflatmış bulunuyor.
Ekonomik ve politik alanda böylesine sıkıştığımız bir ortamda, bundan altı ay sonra, 1 Ocak 2002 tarihinde, yepyeni bir durumla karşı karşıya kalacağımızı Bütün Dünya okurlarına hatırlatmak istiyorum. Çünkü; önümüzdeki yılbaşından başlayarak, Avrupa Birliğini oluşturan 15 üye devletten 12'si (İngiltere, Danimarka ve İsveç hariç) kendi paralarının yerine Avrupa Birliği ortak parası olan EURO'yu tedavüle sokmuş olacaklar. Böylece, biz hem ülke olarak hem de Avrupa'da yaşayan 3 milyondan fazla soydaşımızla, finansal ve parasal yeni bir "komşu" edinmenin zorluklarını yaşamaya başlıyacağız.
9 Mayıs 1950 tarihinde Robert Schuman'ın ortaya attığı "Birleşmiş Avrupa" fikri 1957'de "Roma Antlaşması" ile yasallaşmış, 1978'de "Avrupa Para Sistemi" kabul edilmiş, 1979'da seçimle "Avrupa Parlementosu" oluşmuş, 1992'de imzalanan "Maastricht Anlaşması"nı takiben yapılan referandumlarla Avrupa'da "tek para" hedefi benimsenmiş, 1995'te "EURO" Avrupa para ünitesi olarak kabul edilmiş ve nihayet 1 Ocak 2002 yılında "EURO"nun tedavüle çıkması kesinleşmiştir.
Bu uzun ve zahmetli yolu 50 yıllık bir süreçte aşmayı başaran; Almanya, Fransa, Belçika, İtalya, İspanya, Portekiz, Lüksenburg, Hollanda, Irlanda, Finlandiya, Avusturya ve Yunanistan (Yunanistan Mayıs 2000'de Euro'ya katılma kararı verdi) 1 Ocak 2002 günü kendi para birimleri yerine "EURO"ya geçmiş olacaklardır. Kendi paralarını şimdilik Euro ile değiştirmeyen; İngiltere, Danimarka ve İsveç'te de, Euro, kendi paraları yanında "geçerli para" olarak kullanılacaktır. Böylece, asırlar boyu egemenliğin sembolü olan "millî para" kavramı da tarihe karışacaktır.
Bu değişikliğin, her ülke insanının ulusal duygularını şekillendiren psikolojik sıkıntıları bir yana, çok karmaşık ve ayrıntılı lojistik kararlar alınmasını gerektirdiği görülmektedir. Euro uygulamasına geçecek ülkelerin Merkez Bankaları ve malî kurumları ile merkezi Brüksel'de bulunan Avrupa Merkez Bankası, 2000 yılı başından bu yana hummalı çalışmalarını sürdürmektedirler. Örneğin, 2002 yılbaşına kadar 70 milyar adet madenî ve 15 milyar kupür Euro 12 ülkenin 200 bine yaklaşan para dağıtım noktalarına ulaştırılmış olacaktır. Bu paraları taşıyacak zırhlı araçların hazırlanması, olası soygun girişilerini önleyecek önlemlerin alınması, kalpazanların izlenmesi gibi konular bile aylar süren hazırlıklar gerektirmektedir.
EURO'nun görünüşü ile ilgili ayrıntılar ise şöyle özetlenebilir:
Yeni paraların bir yüzünde Avrupa Birliği'ni ifade eden 12 yıldızlı daire gösterilecek, diğer yüzü ise her ülkenin kendi seçeceği şekil veya resimle bezenecektir.
1 Ocak 2002 tarihine kadar; bütün yazar kasalar, kredi kartı işlemleri yapan makineler, parayla çalışan bütün robotlar ve parkmetreler Euro'ya göre ayarlanacaktır.
Ellerinde ulusal paraları bulunan kişiler, 30 Haziran 2002 tarihine kadar, eski paralarını, banka gişelerinde, yeni Euro ile değiştirebileceklerdir. Paralarını yastık altında saklayanlar için, her ülkenin Merkez Bankası şubeleri 2005 yılına kadar eski madenî paraları, 2012 yılına kadar da eski banknotları Euro ile takas edeceklerdir. Bu işlemler yapılırken kişilere sunulacak banka hizmetlerinin belirlenmesi gibi ayrıntılar henüz kesinleşmemiştir. Bu bakımdan, özellikle Avrupa'da yaşayan soydaşlarımızın bulundukları ülkelerde yapılacak uygulamaları yakından izlemeleri gereğini vurgulamak istiyorum.
Avrupa'da Euro'nun devreye girmesiyle, gerçekleşmesi hayâl sayılan yeni bir dönem başlamış olacaktır. Bu yeni dönemde, Avrupa ülkeleri arasında "barış içinde yaşama" özlemi pekişecek, Avrupa, Amerika Birleşek Devletleri karşısında, ekonomik ve politik alanda daha kişilikli davranma cesareti bulacak ve federatif bir "Avrupa Devleti"nin doğuşu için yeni bir yola girilmiş olacaktır. Tabii ki,Türkiyemizin bu oluşum içinde bulunma fırsatını kaçırmış olmasına üzülmemek mümkün değildir.
Nufus yapısı olarak 303 milyonla önde bulunan Avrupa Birliği'ni (Bu sayı 12 üyeli Avrupa Birliği ülkelerinin toplam nufusudur) 270 milyonla Amerika Birleşik Devletleri, 125 milyonla da Japonya izlemektedir.
Ekonomik ve teknolojik gelişmelerin ve yeni akım "globalleşme"nin öncülüğünü yapan bu üç blokun, insanlığa sunacağı yeni gelişme ve olanaklar, muhakkak ki yeni asra damgasını vuracaktır.
Böyle bir ortamda, EURO'nun bize hayırlı bir komşu olmasını dili-yor ve bir Kızıderili Atasözünü sizinle paylaşıyorum:
"Son ağaç yıkılıp, son nehir kirletilip, son balık da
tutulduktan sonra paranın yenmediğini anlayacaksınız!"