Can Kıraç
GALATASARAY’a BAŞKAN OLMA FIRSATINI NASIL KAÇIRDIM ?
Benim ve İnan'ın Galatasaray'lı oluşumuz yakınlarımızca bilinir. Hele İnan'ın Galatasaray Eşitim Vakfı'ndaki özverili çalışmaları onun ününü Koç'lu olmasının önüne geçirmiştir. Beni "Koç'un Can”ı olarak tanıyanlar onu "Galatasaray'ın İnan”ı olarak bilmektedirler....
Bu Galatasaraylı'lık kökeni, Kulübe Başkan olmam için, zaman zaman, bana teklifler yapılmasına sebep olmuştur. Ben de bu yaklaşımlardan daima onur duymuş, fakat; "Galatasaray Kulübü Başkanlışı önemli ve şerefli bir görevdir. üzerimde başka sorumluluklar varken bu görevi taşımam doğru olmaz" görüşü ile arkadaşların beni başışlamalarını dilemişimdir... Ancak,1991 yılı sonunda Koç'tan emekli olacaşım duyulunca, bu konuda yeni temaslar başlamış, İnan da bana; "Ağabey, artık mazeretin kalmadı daha fazla direnmen naza çekmek olacak. Hem ben seni anlamıyorum, Koç'ta 41 yıl çalışmış olmana rağmen unutulup gideceksin! İnsanın hayatta bir iz bırakması gerekmez mi?"
İnan'ın bu sözleri beni etkilemişti. Fakat, Galatasaray'a başkan olursam hayata nasıl iz bırakacağımı anlamamıştım! "Galatasaray Müzesinde Kulüp Başkanlarının fotograflarının sergilendiği bir bölüm var. Orada senin fotografın nesillerden nesillere anı olarak saklanacaktır!" İnan'ın bu açıklaması ile durum aydınlanmıştı! Kulübe Başkan seçildikten sonra kocaman bir fotografım merasimle Galatasaray Müzesi'ndeki yerini alacaktı!
Tarihe geçmek için önüme gene eşsiz bir fırsat çıkmış oluyordu! 1991 yılı sonlarına doğru,emekli olma kararımın ciddiyetini anlamak için, Vehbi bey, beni, kendi yöntemine göre yakın takibe almıştı.
-Sen kararında hâlâ inat ediyormuşsun !
-Vehbi bey, beni anlamamak için siz de tam bir direniş hâlindesiniz! Ben, artık, ömrümün bundan sonraki bölümünü özgür yaşamak istiyorum!..
-Bugüne kadar senin hangi özgürlüğüne mâni olduk ki?
-Siz engellemediniz, ama ben sorumluluk duygusu içinde bir çok konuda kendi kendimi frenlemek zorunda kaldım..
-Bir misâl ver de durumu daha iyi anlayalım bakalım."
Bu soru karşısında ne cevap vereceşimi bilememiştim!... Aklıma birden Galatasaray Başkanlığı konusu gelmişti;
"-Meselâ, istediğim hâlde Galatasaray Başkanlığı tekliflerini kabul etmedim" deyivermiştim...
Vehbi bey çok keyiflenmişti! Sağ yumruğu ile ağzını kapatarak meşhur kahkahasını patlatmış ve;
"-Aslan Galatasaray'lı Başkan !" sözü ile de beni alaya almıştı.
-Beyefendi! Siz bu işlere hiç önem vermiyorsunuz. Halbuki, İnan bana "Ağabey, sen Koç'ta 41 yıl çalıştın,unutulup gideceksin! Galatasaray'a Başkan olursan kocaman bir fotografın müzeye konacak" dediğini naklederek kendime pâye vermek istemiştim. İşte, Vehbi Koç'un, beni bile heyecanlandıran müthiş teklifini dinlerken kulaklarıma inanamamıştım!
-Çalışmaya devam edersen, ben, Nakkaştepe'ye senin heykelini diktiririm !
Koç Holding'in yapısal ve sanatsal karakterini temsil eden Nakkaştepe'yi bilenler, benim "özgürlük" uğruna neyi kaybetmiş olduğumu şimdi daha iyi anlayacaklardır!
Can Kıraç