Can Kıraç
Bütün Dünya okuyucuları, bazı yazılarımdan benim Beyoğlu'na duyduğum ilgiyi ve sevgiyi anımsarlar. 1940'lı yıllarda Galatasaray Lisesi'nde geçen günlerimizde Beyoğlu kültürünü tanımış, zaman içinde bu ilişki bir tutku şekline dönüşmüştü. Bu tutkuda Çiçek Pasajı'nın önemli bir yeri vardır. Bana göre ÇiçekPasajı'nı bir meyhaneler sokağı gibi görmemek gerekir. Çünkü, bu pasajdan toplumun her kesitinden insanlar gelip geçmiş, edebiyatın her alanı, şiirler, aşk hikâyeleri, film senaryoları, gazete yorumları bu pasajın kubbesi altında tartışılır, her masadan başka başka duygular yükselir olmuştur. Tıpkı, şairlerin aşağıdaki dizelerdeki seslenişleri gibi:
İşte aşk:
"Burası Agora meyhanesi/ Burada yaşar aşkların en divanesi!"
İşte hasret:
"Nerdesin sevgilim kimbilir nerde?/ Ararım ben seri her gezdiğim yerde!"
İşte ümit: "Bu akşam seni ümitlerime meze yapıp içiyorum!"
İşte yeis: "Gel gör beni aşk neyledi/ Ey gözyaşım hani akmayacaktın?"
Ve işte vedâ: "Elvedâ gençliğim! Elvedâ ey hâtıralar/ Beni kaybettin artık, sen çok bekleyeceksin!"
Size bu yazımla tanıtmak istediğim dostum Cavit Güneş, ismidiğer "Entellektüel Cavit"tir. 1943 yılında oniki yaşlarında Erzurum'un Kemah ilçesinden İstanbul'a göçen Cavit Güneş, Çiçek Pasajı'nda komilikten garsonluğa, garsonluktan şefliğe ve sonunda Huzur Restoran'ın patronluğuna uzanan altmış yıllık bir yolculuğu tamamlamış bulunuyor.
Cavit'i "Entellektüel" ünvanı ile ödüllendiren kişi ünlü gazeteci Doğan Nadi olmuştur. Cavit'in hemen her alanda, politika hariç, fikri bulunması onun entellektüelliğine kanıt sayılmaktadır. Bu durumu kendisi şöyle açıklamaktadır: "Anadolu'dan İstanbul'a gelenler Beyoğlu'na uğramadan yapamazlar.
Benim İstanbul hayatım da böyle başladı. Acemilik dönemini aştıktan sonra gelenleri tanımaya, konuşmaları dinlemeye özen gösterdim. Her biri ayrı bir değer olan kişiler arasında; Haldun Taner, Doğan Nadi, Sait Faik, Orhan Kemal, Aziz Nesin, Ümit Deniz, Salah Birsel, Cahit Irgat, Samim Kocagöz, Salih Tozan, Mücap Ofluoğlu, Orhan Veli, Ümit Yaşar, Avni Arbaş, Fethi Naci, Nuri İyem, Faruk Cimok, Cahide Sonku, Ayfer Feray, Esat Mahmut Karakurt ve daha birçoklarını tanıdım. Etem İzzet Benice, Peyami Safa, Ekrem Şerif Egeli, Hüseyin Nail Kubalı, Sıddık Sami Onar, Naci Şensoy, Recai Galip Okandan, Cemil Sait Barlas, Bedii Faik, Orhan Kemal, Selahattin Pınar, Haldun ve Erol Simavi, Abdi İpekçi, Tarık Minkâri, Aydın Boysan gibi ünlüleri ağırladım, bütün bu kişilerden birşeyler öğrendim, dostluklarını kazandım."
Bütün müşteri ve dostlarını içki içme özellikleriyle hatırlayan Entellektüel Cavit, bugüne kadar ağzına bir yudum içki koymadığının gerekçesini ise şöyle açıklamaktadır: "Benim entellektüelliğim ancak ayık kafalı olduğumda işe yarıyor!"
Aralarında Kissenger, Maria Callas, Yehudi Menuhin gibi yabancıların da bulunduğu dostlarına, Cavit, daima "Ekselans" diye hitap etmekte, benim gibi yaşını başını almış olanları da "Yakışıklım" diyerek cesaretlendirmektedir.
Entellektüel Cavit, entelliğini kanıtmak için ÇiçekPasajı tarihini şöyle özetlemektedir:
"Çiçek pasajı'nın tarihi 1870 yılında Pera'yı silip süpüren yangından sonra başlamıştır. 1875 yılında "Cite de Pera" ismiyle büyük bir pasaj ve sanat merkezi inşa edilir. İstanbul'da yaşayan gayrıMüslim'lere 1839'da ilân edilen Tanzimat Fermanı ile imtiyaz-lar tanınmış ve bunlar Pera'da önemli binaların yapılmasına yönelmişlerdir. Örneğin; Hotel d'Angleterre, Theatre de Naum, Tünel ve Yüksek Kaldırım'daki kitapçılar o dönemin eserleridir. Pera, artık, tiyatroların ve eğlence salonlarının merkezi olmaktadır."
Entellektüel Cavit tarihin akışını şöyle sürdürmektedir: "1917/18 yıllarında Rusya'daki Çarlık döneminin sona ermesiyle, ülkelerinden kaçan Beyaz Ruslar İstanbul hayatını renklendirmişlerdir. Güzel Rus kızları, Hiristaki Pasajı olarak da bilinen Cite de Pera'nın giriş kapılarında çiçek satarak renklen-meye ve neşenlenmeye başlayınca, pasajın adı ÇiçekPasajı'na dönüşmüştür. Burası, zaman içinde, sanatkârların ve aydınların hayallerini canlandırdıkları bir coşku merkezi olmuştur. Sahipliği de Sait Paşa'ya geçince binanın adı Sait Paşa Hanı'na dönüşmüştür. Han'ın üst katları pansiyon olarak kullanılmaya başlamıştır. Sonraları, Müslüman zenginlerin de buraya ilgisi artmış. konaklar inşa edilmiş ve zengin bir Bey'in yakışıklı ve çapkın oğluna izafeten Pera caddesi Beyoğlu olarak tanınmaya başlamıştır."
1940 ve 1950'li yıllarda, Degustasyon lokantası, Tokatlıyan Oteli, Krepen Pasajı, Beyoğlu sinema ve tiyatroları sosyal hayatı renk-lendiren yerler olarak anılarımda yaşamaktadırlar. Böylece, Cumhuriyet döneminden bu yana, Çiçek Pasajı, Beyoğlu'nun özlenen bir efkâr dağıtma, sanatkarlarla aydınların buluştukları bir yol kavşağı olma özelliğini sürdürmüştür. Meyhaneleriyle, kukureççi, midyeci ve kuruyemişçileriyle, ÇiçekPasajı, son yıllarda önemli bir turistik merkez halini almıştır. Yandaki sokağın balık pazarına açılması, Ermeni kilisesi, sokak içi meyhaneleri bu bölgeyi canlandıran unsurların başında gelmektedir. Pasajın unutulmayan bir ismi de akordeoncu Madam Anahit'tir.
Haldun Taner ile Aziz Nesin'nin Edebiyatçılar Birliği'ni Pasajın hanına taşımaları buranın sanatsal yönünü daha da öne çıkarmıştır. Nisan 1978'de hanın bir bölümünün çökmesi ÇiçekPasajı'nda yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Eskilere göre, binanın restorasyonundan sonra, ÇiçekPasajı'nın mazi ile olan bağı kopmuştur. Entellektüel Cavit geçmiş yılları büyük bir özlem içinde anımsamakta ve; "Burası da modaya uydu, Çiçek Pasajı paparazzi bir turist merkezi oldu" diyerek dertlenmektedir.
Bugün, ÇiçekPasajı'nın nostaljisini yaşayanlara şu gerçeği hatırlatmak gerekiyor: "Bir yeri canlandırmak, orayı yaratan kişileri yeniden yaşatmakla mümkündür!" Öyleyse, bu özlemi, hayâl kurarak yaşamaktan başka çaremiz yoktur! Şair ne güzel söylemiş:
"O güzel başını göğsüme koysan/ Dinlesen kalbimin şarkılarını!/ Sen bana doysan, ben sana doysam,/ Beklemesek böyle her gün yarını!"