Can Kıraç
O günün benim için değişik bir anlamı vardı. Dolabımda sakladığım eski deri ceketimi giymiş ve ona uyumlu kasketimi itina ile başıma yerleştermiştim... Eşim İnci nereye hazırlandığımı merak etmiş; -Gene kendi fotografını mı çekeceksin-? diyerek, bu defa, gerçekleşmeyecek bir tahmin yapmıştı!.. Çünkü, bu sabah, iş hayatından ayrıldıktan sonra ilk emekli aylığımı almaya hazırlanıyordum! Sosyal Sigortalar Kurumu emeklisi olarak aylığımı Halk Bankası nın Üsküdar şubesinden alacaktım. Sabahın saat 10 nu olmasına rağmen, bankanın önünde, çoğunluğu yaşlı kadın ve erkeklerden oluşan kuyruğa ben de katılmış sıramı beklemeye başlamıştım...
Nedense, aklıma, kuyrukta kalp krizi geçirerek hayata vedâ eden emekliler geliyordu! Sanırım iki saat sonra kendimi bankanın içinde bulmuş, bu defa, görevli genç bir kıza verdiğim belgelerin inceleme sonuçlarını beklemeye başlamıştım... Arka sıralarda oturan, ayrı iki bayan bankacının onayı da alındıktan sonra paramı vezneden alabilmem için parmağıma bir numara yapıştırılmıştı. Bunları yaşarken, kendimi; -Her ay bu sıkıntıya katlanmaya değer mi ?- diye sorgulamıştım! İçimden bir ses; -Emekli aylığın senin hakettiğin helâl paradır, onu muhakkak almalısın!- diye beni uyarmıştı... Ben bunları düşünürken arkamda bekleyenlerin, -Artık konuşmayı bırak!- dercesine homurdandıklarını fark etmiş ve bankodaki genç bayana son sorumu sorma cesareti göstermiştim: -Kızım! Ayaklarımdan rahatsızım, aylığımı almaya her ay gelemessem hakkım yanar mı- Üç ayda bir gelsem olmaz mı?- Bankacı bayan, büyük bir ciddiyetle gözlerini gözlerime dikmiş ve bana şu gerçeği anımsatmıştı: -Amca! Eğer aldığın parayla idare edebilirsen, istersen altı ayda bir gel, hakkın yanmaz, merak etme!-...Birkaç senedir, emekli aylığımı kartla almaya başladığım için, artık kuyruklarda beklemiyor ve bana "Amca!" diye hitap etden bankacı genç bayanlarla karşılaşmıyorum.
Emekli olduktan sonra "emeklilik" konusunda neler düşündüğümü size açıklamak istiyorum... Çalışma gücü ve hevesi devam eden insanların altmış veya altmışbeş yaşına geldikleri için emekli yapılmalarını doğru bulmuyorum. Hele yetişmiş ve deneyim kazanmış insanların sayıca çok az bulunduğu ülkemizde emekliliği yaş sınırları ile belirlemek yüzünden çok değerli bir gücümüzü israf ettiğimize inanıyorum.
Emekli olduktan sonra, kendi yaşamıma bakınca, benim bugünki yaşam tempomun iş hayatımdaki tempomdan daha düşük olmadığını görüyorum. Kaldı ki, bir kişinin gündemini kendi yapması, günlük yaşam programını dilediği şekilde ve başkalarına bağımlı olmadan kendisinin belirlemesi, insana, yeni bir heyecan, ilâve bir güç katmaktadır. . Kırkbir yıllık disiplinli ve stres dolu bir çalışma hayatının bende yarattığı en büyük değişim bu duygu olmuştur. Şimdi, kendimi, 77 yaşımda, eskisi kadar dinç hissediyorum. *