Can Kıraç

DEĞİŞİM! NASIL ve NE ZAMAN?

Can Kıraç

Artık, önümüzde ve arkamızda değişim rüzgârları esiyor! Politikacılar ve televizyon programcıları değişim kelimesini kullanırlarken gözlerinden umut ışıkları fışkırıyor! Köşe yazarlarının kalemleri değişim kılıçlarına dönüşüyor! Ulusal geleceğimiz değişim senaryolarına göre şekillendiriliyor! Avrupa Topluluğu ile bütünleşme hayâllerimiz değişim reçetelerine bağlanıyor! * Yarım asrı bulan çalışma hayatı deneyimlerimde, benim de kendimi değişim rüzgârına kaptırdığım dönemler olmuştu. O zaman, anlamıştım ki, değişim sanıldığı kadar kolay ulaşılan bir hedef değildir.

Çünkü; - İnsanlar statükocudurlar. Statükocu temel içgüdüler iş başında bulunanların düşünce sistemlerine yerleşmiştir. Bunları kazıyarak değiştirmek zaman almaktadır.

- Köklü değişim hedeflerine ulaşmak için, kademeli yumuşak geçişler, zaman içinde, hedefin kaybeybedilmesine sebep olmaktadır. Bu yüzden, değişim uygulamaları, inkilâpçı bir inançla ve inatla ele alınmadığında sulanmaktadır.

- Böyle bir mücadelede, karar kademeleri tam bir dayanışma içinde bulunmalı, birbirlerine açık görüşlü davranmalı, ünvanlarının ve yetkilerinin arkasına saklanmadan, değişimi algılamaya ve uygulamaya hazır olmalıdırlar Aksi hallerde uygulamalarda ödün verilmektedir

- Güven duygusu başarının sırrıdır. Güvenin kaynağı fikirlerin serbestçe tartışılabilmesidir. Liderler yeni görüşlerden etkilenmiyor ve bu görüşlere katılmaktan heyecan duymuyorlarsa, onların devri kapanmış demektir. Bu durumda en doğru yol değişim işini yeni li-derlere bırakmaktır.

Benim, kendi çevremde yaşayarak öğrendiğim bu gerçeklerin, bugün, içinde bulunduğumuz ortamda, toplumsal hayatımız için de geçerli olduğuna inanıyorum. * Bizde beklenen ve istenen değişimi Türkiye Büyük Millet Meclisi gerçekleştirecektir. ?Temsili Demokrasi? sisteminin gereği budur. Ancak, son çeyrek asırdır yaşadığımız olaylar siyasal sınıfa karşı olan güveni ve saygınlığı önemli nispette törpülemiş bulunuyor. Ayrıca, temsili yönetimin, gerçek demokrasinin gereklerine yanıt vermede yeterli olmadığı anlaşılıyor.

Ve halkımız, bunca siyasal mücadeleden sonra, demokrasinin, bir seçkinler topluluğu sistemi olmadığı gerçeğini anlamış bulunuyor. Bunun içindir ki, artık, seçilmişlerin ve atanmışların, karar verme yetkilerinin hukuk normlarıyla sınırlandırılması gerekliliği ile her alanda hukukun üstünlüğü ilkelerini tartışıyoruz. Bunun yanında; demokratik sistemin toplumun isteklerine göre çalışabilmesi için, özgürlüklerin korunması, çıkar çatışmalarında hakemlik görevi üslenilmesi gibi konularda bilge kişilere başvurulması düşünülüyor. Sivil toplum örgütleriyle, halkın demokrasiye katılımına devamlılık kazandırılmak hedefleniyor ve iletişim çağının kazandırdığı olanaklarla, ulusların gelişmesi küreselleşme boyutuna çıkarılıyor. İnsanların ve ulusların, zenginlikleri hakça bölüşmesi talepleri ve ?daha insanca bir ekonomi yaratmak? istekleri öncelik kazanıyor. * Bu umut dolu hedeflere nasıl kavuşacağız? Benim değişmeyen görüşüme göre, insanlığın ilerlemesi, daima eğitimle sağlanmıştır. 21.yüzyılın başında bu gerçeği benimseyerek, çocuklarımızı eğitmek ve olgunlaştırmak zorundayız. Önce aile içinde, sonra okulda onlara ?insan olma? sorumluluğunu aşılamalıyız. Montaigne?nin şu sözü eğitimcilerimiz tarafından dikkate alınmalı- dır : ?İyi düzenlenmiş bir kafa tıkabasa doldurulmuş bir kafadan daha değerlidir.?

Ulus olarak, değişimin eğitimle gerçekleşeceğini beklemeye tahammülümüz kalmadığını tabii ki ben de biliyorum! Artık, vatandaş olarak ve ulusça, değişimin gerekliliğine inanarak harekete geçme zamanı gelmiştir. Bunun ilk adımı önümüzdeki milletveki seçimleri olacaktır. TBMM?si bu gerçeği görerek, siyasi partiler ve seçim yasası tasarılarını, bir an önce kamuoyunun tartışmasına sunmalıdır. Politikacılarımızın değişimi gerçekleştirme söylemlerini kanıtlamaları için başka çareleri kalmamıştır. Unutmayalım, demokrasi, onu korumaya ve savunmaya hazır olanlara yaraşan evrensel bir sistemdir. Kıymetini bilelim!

Can Kıraç
Mayıs2002

Tasarım ve Uygulama entegresoft