Can Kıraç

ÇİN İŞİ KALKINMA

Can Kıraç

Ekonomik krizler, işadamlarında, yeni konularla yeni ülkelere yönelme içgüdüsünü canlandırmaktadır. Nitekim, Orta Asya'daki Türk Cumhuriyetlerinde kazanılmış olan deneyimleriyle, bazı girişimcilerimiz, Çin'i mercek altına almış bulunmaktadırlar.

Sovyetler Birliği'nin dağılışından sonra; Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Japonya'nın yanında, Rusya ve Çin, 21.asrın lider ülkeleri sıralamasında öne çıkmış oldular. Bu gelişmeyle beraber, bizim Avrupa Birliğine katılma ısrarımızın engellendiği ve Batı ile askeri ilişkilerimizin müzakere masalarına taşındığı bir dönemde, Çin'e yönelik stratejiler oluşturmamızı öneren görüşler, yavaş da olsa, önem kazanmaktadır.

Bu durum karşısında, BÜTÜN DÜNYA okurlarının Çin hakkında bazı temel bilgileri hatırlamalarının yararlı olacağını düşünerek, 1992 yılında Çin'e yaptığım bir seyahatın izlenimlerini taşıyan bu yazımı sizinle paylaşıyorum.

Daha okul sıralarında resimlerine hayretle baktığımız ÇİN SEDDİ ve Pearl Buck'ın merakla okunan romanları , Marco Polo'un ÇİN maceraları, ÇANKAYŞEK'in kahramanlık ve MAO ZETONG'un kızıl ihtilal hikâyeleri, 1 milyarı aşan nufusu ve SON İMPARATOR filmi ile dünyanın ilgisini tazeleyen ÇİN'in, hepimizin kafasında bir merak noktası oluşturduğunu sanıyorum.

ÇİN'den ŞAŞIRTICI SAYILAR !

Asya kıt'asının doğu bölümünde bulunan ÇİN 9.6 milyon kilometre karelik toprak varlığı ile Kanada'dan sonra dünyanın ikinci büyük ülkesidir. Dağılmadan önce, toprak büyüklüğü birinciliği Sovyetler Birliğinin elindeydi! ÇİN kuzeyden güneye 5500, batıdan doğuya 5200 kilometre boyutlu bir alana yerleşmiş bulunmaktadır. Birbiri ile irtibatlı dört denizle çevrili olan, kara hudutları 12 ayrı ülke ile 20 000 kilometreye ulaşan, 5 ayrı ülke ile de deniz komşuluğu yapan ÇİN'de , 2000 yılı tahminlerine göre, 1 milyar 250 milyondan fazla insan yaşamaktadır.

ÇİN'de 56 değişik "etnik" gurup bulunmaktadır. Bu guruplar içinde HAN kökenliler, 1 milyarla dünyanın en kalabalık ırkı olmaktadır. Azınlığı teşkil eden 55 etnik gurubun toplam insan sayısı ise150/250 milyon olarak belirlenmiştir. Bunlar , kendi aralarında 1000 ilâ 20 milyonluk irili ufaklı guruplardan oluşmaktadır.

Ülke olarak ÇİN'in ilginç bir topografik yapısı vardır. Batıdan doğuya doğru üç kademeden oluşan ÇİN topraklarının yalnız yüzde 12'si ovalardan meydana gelmiştir. "Dünyanın Damı" olarak tanınan "Tibet Platosu" 2.2 milyon kilometre karelik bir alanı kaplamaktadır ve denizden yüksekliği ortalama 4000 metredir.

Dünyada yüksekliği 8000 metreyi aşan 19 büyük dağın yedisi ÇİN'dedir. Bu ülkede yüzden fazla dağın yüksekliği 7000 metreyi,binden fazlasının da 6000 metreyi aşmaktadır. Bu dağsal yapı dünya alpinistlerinin cenneti sayılmaktadır. Ünlü Himalaya dağlarının 8848 metrelik Everest tepesi Çin-Nepal sınırında yükselmektedir.

Dünyanın sayılı uzunluktaki nehirleri ve büyüklükteki gölleri de bu ülke topraklarını sulamaktadır. Yangtze nehri ÇİN'in en uzun ve dünyanın üçüncü büyük akarsuyudur.Tanggula dağlarından kaynaklanan bu nehir 6300 kilometre katettikten sonra Shanghai'da Çin Denizine dökülür. Suların yükseldiği dönemlerde, onbin tonluk gemiler bile bölgenin içlerine girebilmekte ve şehirler arası mal nakliyatı yapabilmektedir. Çevresiyle ÇİN medeniyetinin beşiği sayılan Sarı Irmak da 5464 kilometre uzunluğu ili ülkenin ikinci büyük nehridir. ÇİN toprakları üzerinde bulunan 2800'den fazla göl 80 bin kilometre karelik bir alanı kaplamaktadır.

Yeraltı zenginliği bakımından büyük rezervlerin bulunduğu ÇİN'de; çeşitli kömür, petrol, demir cevheri, bakır, aliminyum, tungsten, antimuan, molibden, çinko, cıva yatakları bulunmaktadır. ÇİN'deki kömür yatakları dünya kömür rezervinin üçte birini oluşturmaktadır. ÇİN'in denize açılan sahillerinde zengin petrol yataklarının bulunmaktadır.

ÇİN TARİHİNE KISA BİR BAKIŞ :

Yapılan arkeolojik kazılarda, ÇİN toprakları üzerinde bir milyon yıl öncesine ait ilkel insan fosillerine rastlanmıştır. " Yuanmou Adamı" ve "Peking Adamı", elleriyle alet yapan, ateşi bilen Homo Sapiens'in ataları kabul edilmektedir.

ÇİN medeniyeti ve tarihi konuşulduğu zaman, söze "beşbin yıl öncesinde" diye başlanmaktadır. Mitolojiye göre ÇİN tarihi, beşbin yıl önce bugünki Sarı Irmak vadisinde Huangdi'nin Başkanlığını yaptığı kabilede başlamıştır. Çin'liler, Başkan Huangdi'yi "Sarı İmparator" ünvanı ile ÇİN Ulusunun Atası saymaktadırlar. Başlangıçta kabile hayatının hakim olduğu topraklar üstünde ilk hakimiyeti, milattan önce 21 ci asırda, XİA kabilesi tesis etmiş, böylece Çin tarihinin ilk hanedanı belirlenmiştir. Bu hanedan, Çin'de, kölelik sistemin kurulmasını başlatmıştır.

Tarihin akışı içinde, yönetimde, hanedandan hanedana geçilmiş, kölelik sistemi feodal sisteme dönüşmüş ve bir zamanlar 140 prenslikten oluşan ülke 7 ayrı devlet yapısına kavuşmuştur. ÇİN tarihinde feodal yapı 2000 yıl devam etmiştir. Milattan önce 221 yılında Qin Hanedanı çok uluslu merkezi yönetimi başlatmış,bu sistemle beraber; toprak sahipliği, ulaşım, ortak yazı, para ve tartı birimi beraberliği sağlanmıştır.

İnsan yapısı olarak astronotların ay'dan gördükleri ünlü Çin Seddinin yaratıcısı Qin Hanedanlığını başlatan İmparator Qin'dir. Bugün, dünyanın sekizinci harikası olarak tanıtılan Xian Terracotta Mozolesindeki asker ve at heykelleri de Qin döneminin şaheserleridir.

Han döneminin son yıllarında, generaller arasındaki sürtüşme, imparatorluğun küçük parçalara bölünmesine sebep olmuş,350 yıl süren çalkantıdan sonra,Tang Hanedanının yönetime hakim olmasıyla, 618-907 yıllarında, Çin tarihinde yeni bir altın dönem başlamıştır.Bu dönem, ticaretin geliştiği, sanat'ın parladığı, yazının BASKI'ya dönüştürüldüğü, BARUT'un bulunduğu yılları kapsamaktadır. 960-1279 yıllarında ise, Song Hanedanı döneminde, ünlü Çin porsoleni tekniği yaratılmış, PUSULA keşfedilmiş ve tabiat manzaralarını resimleştirmek bir sanat halini almıştır.

1279 yılında Kubilay Han'ın Mongol askerleri Çin'i işgal etmiş ve Yuan Hanedanı başa geçmiştir. Bugünkü başşehir Beijing (Pekin) bu dönemde kurulmuştur. Venedikli seyyah Marco Polo sayesinde, Çin'in ve Çinlilerin o devirdeki günlük hayatları batı dünyasınca da bilinir olmuştur.

Qing Hanedanı zamanında 1840 yılında İngiltere ile yapılan Afyon Harbi Çin tarihinde acıyla anılan bir dönüm noktası olmuştur. Avrupanın ve özellikle İngilterenin çay ticaretinin karşılığı olarak Çin'e soktuğu ve Çinlileri alıştırdığı afyon tutkusu,1842 yılında imzalanan Nanking Anlaşmasıyla Çin'in hükümranlık haklarını önemli nispette zedelemiştir. Çin bu antlaşma ile yarı sömürge haline sokulmuş, Hong Kong ve Shanghai batılıların hakimiyetine geçmiştir.

1911 yılında Dr.Sun Yat-Sen'in başlattığı ihtilalle devrilen Qing Hanedanından sonra, ülke, sosyal ve ekonomik çalkantılarla sarsılmış ve 1937'de başlayan Japon istilası ile büyük bir çöküntüye yönelmiştir. 1945 yılında harbin sona ermesini takip eden yıllarda da, ekonomik , siyasal ve sosyal bunalım devam etmiştir. Nihayet ,1949 yılında Mao Zedong'un başında bulunduğu Çin Komunist Partisi, Çin Halk Cumhuriyetinin kuruluşunu gerçekleştirmiştir.

Bu devasa ülkede, etnik gurupları meydana getiren ve sayıları 100 milyonu aşan "azınlıklar" kendi lisanlarını konuşmaktadırlar. Ancak, yazı'ya gelince işler karışmaktadır. Özellikle etnik guruplarda, konuşma dilinin yazımı henüz kesinleşmemiştir. Buna mukabil 1 milyar insanın konuştuğu "Han Çincesi" ülkenin resmi dili olarak kullanılmaktadır. "Han Çincesi" hem konuşulması hem de yazılışı ile yer yüzünde öğrenilmesi en güç dil olarak bilinmektedir. Bu yüzden Çince'nin daktilo makinesi ile yazılması ayrı bir teknik hüner gerektirdiğinden ticari mektuplar genellikle elle yazılmaktadır. Fonetik bir yapısı olmayan Çin yazısında her şekil bir heceyi meydana getirir. Belirlenmiş olan hece sayısı 8000 adet civarındadır. Çince'de, heceler dört ayrı tonla seslendirilir.Tonuna göre hece'nin anlamı değişir. Örneğin; Çince MA olarak seslendirilen bir hece, kullanılan ses tonu'na göre; anne, kendir, at ve azarlamak anlamını ifade edebilmektedir. Çocuklar bir yılda 400/500 hece öğrenebilmektedirler. Günlük yaşamda 3000 hece kullanılmaktadır.

1980 yılından bu yana, başlangıçta turizme verilen önem sebebiyle, Çin'e gelmeye başlayan yabancı sermaye, şimdi hemen bütün alanlarla ilgilenmektedir. Çin Yönetimi, sahil bölgelerinde 14 şehre "serbest bölge statüsü" kazandırmakla yabancı sermayeye "yeşil ışık" yakmıştır. Diğer taraftan, zengin petrol yataklarının bulunduğu Güney Bölgesi ile Sarı ve Bohai denizlerindeki aramalar için 40'tan fazla Amerikan, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Japon şirketiyle anlaşmalar imzalanmıştır. Çin'de halen, Şangay ve Shenzhen'de Menkul Kıymetler Borsaları faaliyet halindedir.

1949 yılında Çin Halk Cumhuriyetinin kurulması ile yeni yönetim "Aile yapısı ve Evlilik Müessesi" ile ilgili köklü değişikliklere yönelmiştir. Öncelikle feodal sistemin bir parçası olan birden fazla kadınla evlilik - poligami - adeti yasaklanmış ve aile içinde kadına erkekle eşit haklar tanınmıştır.

198o yılında yapılan yasal düzenlemelerle; Aile içinde, kadın ve erkeğin "aile planlaması" kurallarına uymaları şartı getirilmiş, üçüncü dereceye kadar akrabalık evlilikleri yasaklanmış, resmi evlenme yaşı erkek için 22 kadın için 20 olarak belirlenmiştir.

Konfüçyüs, hayatı boyunca, Çin'de, toplumsal hayata uygulanacak kuralları çevresine anlatmakla uğraşmıştır. O'nun "başkalarının sana yapmalarını istemediğin şeyleri sen de başkalarına yapma " kuramı Çin toplumunu asırlar boyu etkisi altında tutmuştur. Toplumlar, düşünce dünyalarını romantik hayallerle zenginleştirmeyi sevdiklerinden Çinliler de Konfüçyüs'ün yalın ahlaki kurallarını, ünlü filozof Lao-Zi'den kaynaklanan, "hayaletler ve ejderhalarla" zenginleşen, ruhsal ve rüyasal bir alemin inanışı olan "Daoism" ile yumuşatmışlardır. Çin'de varlığını devam ettiren dinler arasında, Müslümanlık, Türk kökenli ulusların yaşadığı bölgelerde (Xinjiang ve Mongolya gibi) etkinliğini devam ettirmektedir. Hristiyanlık ise, çok sınırlı olarak, batılılaşmış entellektüel Çinliler tarafından benimsenmiştir. Mao'nun başlatmış olduğu "Kültürel Devrim" genç kuşakların mazi ile olan ilişkilerini kesmek amacı taşıdığından, son kırk yılda, özellikle şehirlerde yaşayan insanlarda, dinî inanışların yüzeysel kalmasına sebep olmaktadır.

Ulusal Halk Kongresi Çin Halk Cumhuriyetinde en üst devlet organıdır. 2970 üyeden oluşan Kongre'de; eyaletlerden, belediyelerden, merkezi yönetimlerden, ordu'dan ve siyasi kuruluşlardan, beş yıl için seçilmiş temsilciler bulunmaktadır . Çin Devlet Yönetiminde ordu'nun önemli bir konumu vardır. Yürürlükte olan Çin Anayasasına göre "özel sektör" sosyalist ekonomik faaliyetlerin tamamlayıcısı olarak kabul edilmekte ve yasalarla "özel sektör'ün" gelişmesinin sağlanacağı belirtilmektedir. Bugün, Çin'in siyasal hayatında en önemli rol "Çin Komunist Partisi'nin" elindedir. 1921 yılında kurulmuş olan bu partiyi yönlendiren ideolojiler Marksist-Leninist ve Mao'cu çizgisini devam ettirmektedir. Kurulduğu 1921 yılında kayıtlı 50 üyesi bulunan partinin bugünki resmi üye sayısı 50 milyon kişiyi aşmıştır. Çin'in siyasal yaşamına, komunist partinin dışında sekiz ayrı parti daha katılmaktadır.

2000?li yılların öncü ülkelerinden ve çok etkili devletlerinden biri olacağı kesinlik kazanan Çin?i tanımak ve yakından izlemek zamanı gelmiştir. Çünkü, son yıllarda Batı dünyasının ucuz ve becerili insan gücünü dikkate alarak büyük yatırımlar yaptığı Çin, bugün, nükleer enerjiden elektronik sanayiine kadar, her alanda yeni teknolojileri uygulayan ve üreten bir konumdadır.

Çin'li bilge kişilerden alıntılar:

Çinliler, komunizm ile kapitalizmi birarada yaşadıkları için hangisinin daha iyi olduğu konusunu şöyle açıklarlar: "Fareyi yakalamasını biliyorsa kara kediyle beyaz kedi arasında fark olmaz!"

*

Ticaret tarihine meraklı olanlar, Çin'li işadamlarının; becerilerini, zekâlarını ve çalışkanlıklarını bilirler. Çin'de Yahudilerin yaşama ortamı bulamayışlarının sebebi "aynı ipte iki canbazın" oynayamıyacağı inancıdır!

Bu konuyu şöyle açıklamaktadırlar:

- Şangaylı bir işadamı ile bir gurup Yahudi işadamı müzakere masasına oturduğu zaman, kazanan taraf daima Şangaylı işadamı olur.

-İki Şangaylı işadamı tek bir Yahudi işadamı ile müzakereye oturunca, kazanan taraf Yahudi olur! Çünkü, iki Çin'linin kendi aralarında anlaşmaları olanak dışıdır.

*

Tarihi, kültürü, san'atı, ülkesi ve insanları ile büyüklüğü , enginliği ve derinliği akıllara sığmayan Çin'in, yabancılar tarafından anlaşılmasının zorluğunu, Çin?li bir yazar şu hikâye ile anlatmaktadır: "Evvel zaman içinde, Çin Sarayına bir fil geldiğini işiten dört âma, fil'in nasıl bir yaratık oldugunu merak ederler ve hayvanı tanımak için İmparatordan izin alırlar. Gözleri görmediği için elleriyle dokunarak fil'i anlamaya ve anlatmaya çalışırlar. Hortumunu yakalayan birinci âma; "Bu kocaman bir havuca benziyor" der! Kulakları eline değen ikinci âma; "Bu hayvan büyük bir kürekmiş" benzetmesi yapar! Fil'in bir bacağını yakalayan üçüncü âma ise; "Bu hayvan değil gövdesi kalın bir ağaçmış" kehanetinde bulunur! Kuyruğu yakalayan sonuncu âma ise; "Filin kalın bir ipten farkı yokmuş" fetvasını verir! Ve hiçbiri fil'i gerçeğe uygun bir şekilde tarif edemez!"

*

22 Mart 2001

Tasarım ve Uygulama entegresoft