1- "Yazı yazmak" isteği, benim kafamda, daima bir tutku olarak yaşamıştır. Anılarımla Patronum Vehbi Koç'u yazmakla bu tutkumun önemli bir ürününü aldığımı sanıyorum ve bundan büyük bir mutluluk duyuyorum...Yazarlığa(!) heveslenmiş birisi olarak, yazılarımın beğeni ile okunmasını tabii ki çok arzu ediyorum... Kitabımı tamamladıktan sonra, Vehbi Koç'tan ve kitabımı okuyan Koç Ailesi bireylerinden gelen tepkiler beklediğimden farklı oldu. Vehbi Bey kitabın kronolojik yapısını yadırgadı. Ailenin bazı kişileri kendimden çok bahsetmiş olduğumu ve bunun biyografi geleneğine uymadığını belirttiler. Bazıları, kitabın, profesyonel bir editörün elinden geçmesini önerdiler... Ben, bu görüşleri benimsemedim . İstedim ki, benim "patent"im kitabımda da, doğrusuyla iğrisiyle belli olsun. Bugün, gelen olumlu tepkileri görünce, doğru yolu seçmiş olduğumu anlıyorum... Rahmi Koç dostumun kitabımın tanıtım kokteylinde açıkladığı övgü dolu sözleri de başarımın bir delili sayıyorum...
2-Ben, 41 yıl "Koç Kültürü" ile yetişmiş olduğuma göre, hele emeklilik dönemimde, emeğimin karşılığını almamak gibi bir yanlışlık yapamazdım. Ancak, telif ücretini açıklamamı beklemeyin! Çünkü, bu ilgi karşısında başka yayın evlerinden gelecek "transfer" teklifleriyle yeni bir hayâl âlemine girmek istemiyorum!...
3-Yeni bir kitap yazma isteğimin devam ettiğini biliyorum. Yazacak çok konum var... Kafamın içini durgunlaştırdıktan sonra bir karara varacağım...
4-Ben "Siyaset" dünyasını daima bir "Meslek" olarak değerlendirdim. Her meslekte olduğu gibi, siyasete de yukarıdan "paraşütle" inmeyi, emek vermeden politikacı olmayı doğru bulmadım.
Artık 68 yaşına gelmiş bir Can Kıraç'ın siyaset dünyasına atılmasının mümkün olmadığını biliyorum...
5-Büyük bir mutluluk içinde Türk toplumunun demokrasiyi benimsemiş olduğunu ve tepkilerini demokratik yollardan göstermeye başladığını görüyorum... Hem eski konağın "restorasyonu" hem de bahçedeki uluağacın "budanarak" sağlığına kavuşması tamamlanmak üzeredir... Ben, geleceğe umut dolu duygularla bakıyor ve genç kuşaklara büyük güven duyuyorum...
6-"Hayatın yeni sahiline" geçmeden önce, yaşam biçimimle ilgili olarak önemli bir hata yapmış olduğumu, ne yazık ki yeni yeni anlamaya başladım!.. Bu hatamın temelinde "zaman"ın kısıtlı olduğu gerçeği yatıyor. Örneğin, emekli olduktan sonra biriktirdiğim kitapları okumaya bol bol zaman ayıracağımı sanıyor ve kitaplarımla haşır neşir olacağımı umuyordum... Şimdi gerçeği görüyorum !.. Benim, yılda 20 kitaptan fazla okuma yeteneğim yok. Hızlı okuma tekniği beni tatmin etmiyor. Hızlı okuduğum yazıların tadına varamıyorum, konuların derinliğini algılayamıyorum... Ve şöyle bir hesap yapıyorum: Bugünkü okuma tempomu on yıl sürdürebilsem, yılda 20 kitap hesabıyla, topu topu ancak 200 kitap daha okuyabilirim. Benim kitaplığımda şimdiden 4000 kitap var. Yeniden alacaklarım da bunların üstüne gelecek!.. İşte bu gerçeği görünce büyük bir paniğe kapılıyorum ve bir "insan" için hayatın gerçekten kısa olduğunu anlıyorum. Hem de çok geç kalmış olarak!..
Can Kıraç
21 Ekim 1995
Küçük Çamlıca