Can Kıraç

CAMİ Mİ ? OKUL MU ?

Can Kıraç

Geçen Şubat ayında, çiçeği burnunda Millî Eğitim Bakanı Erkan Mumcu, bir televizyon programında eğitim yatırımlarının yerel yönetimlere bırakılması görüşünü savunurken konuşmasını şöyle tamamlamıştı: "Türkiye'de 70 bini aşan sayıda cami yaptırmayı başarmış olan halkımız okul ihtiyaçlarının karşılanmasında da aynı duyarlılığı gösterecek, çocuklarının eğitimine sahip çıkacaktır!"

Bakanın bu açıklamasını dinledikten sonra, arşivimde sakladığım Milliyet gazetesinde yayımlanmış aşağıdaki araştırmayı buldum: "Türkiye'de cami sayısı okul sayısını geçti! 73.523 camiye karşı 61.246 ilk-orta-lise ve teknik okulumuz var!" (Milliyet 2 Şubat 1997- Perihan Çakıroğlu) İlk, orta ve yüksek öğrenim alanlarında içine düşülmüş olan kargaşadan, eğitim birliğinin sulandırılmasından ve eğitim politikalarının dînî inançların etkisi altına sokulması girişimlerinden kaygı duyan bir yurtdaş olarak, bu açıklama, birebir yaşadığım bir olayın anılarımda canlanmasına sebep oldu. Yarım asır önce yaşanmış olan bu olayı şimdi sizinle paylaşıyor, kıssadan hisse çıkarma kararını size bırakıyorum. Vehbi Koç ismi benim hayatıma Koç Topluluğu'nda kırkbir sene devam edecek çalışma hayatım başlamadan, 1949 yılında girmiş oldu! Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde öğrenciyken Türkiye Milli Talebe Federasyonu Başkanlığına seçilmiştim. O yıllarda Ankara'ya başka şehirlerden yüksek öğretim yapmak için gelen gençlerin karşılaştıkları en önemli sorun başlarını sokacak bir yer bulmalarıydı. Bu sebeple, fakülte ve yüksek okul öğrenci derneklerinin Federasyona getirdikleri konuların başında "yurt" teminiyle ilgili istekler bulunurdu.

Federasyon yöneticileri olarak bu sorunu milli eğitim bakanları ve üniversite rektörleriyle sık sık tartışırdık. 1950 yılının başlarında, Ankara Üniversitesi Talebe Birliği yöneticileri, Ankaralı hayırsever bir işadamınca Maltepe'de yaptırılan öğrenci yurdunun Üniversite'ye devrinde ortaya çıkan sorunları Federasyon Başkanlığına getirmişler ve bu yurdun bir an önce hizmete girmesi için gerekli olan girişimlerin hızlandırılmasını istemişlerdi. Gençlerin çağdaş bir ortamda yetişmelerine yönelik bu eserin sahibi Ankaralı iş adamı Vehbi Koç'tu. Meselenin çözümü kanun çıkması ile sağlanabilecekti. Bunu temin için Demokrat Parti iktidarının ilk Millî Eğitim Bakanı Avni Başman, Ankara Üniversitesi Rektörü Prof.Hikmet Birand ve milletvekilleriyle muhtelif temaslarda bulunmuştuk.

Neticede, gerekli yasal düzenlemeler yapılmış ve Vehbi Koç Talebe Yurdu 30 Nisan 1951 günü Ankara Üniversitesi'ne törenle teslim edilmişti. İşin ilginç yönü, Federasyon'un eski başkanı olan benim, bu törene Koç şirketinin "çiçeği burnunda" bir memuru olarak katılmamdı! Ankara Maltepe'de yapılan Talebe Yurdu'nun ilginç bir öyküsü vardır! Vehbi Koç'un inançlı bir Müslüman olduğunu bilenler, 1940'lı yıllarda onu "Yenişehir'e Cami Yaptırma Derneği"ne Başkan seçmişlerdi! Bu karara sevinenlerin başında Vehbi Bey'in annesi bulunuyordu! Fatma Hanım oğlunun böyle hayırlı bir teşebbüsün başına geçmesiyle iftihar ediyordu. Vehbi Koç, gördüklerinden bir şeyler öğrenmeyi kazanç saydığı için, Avrupa ve Amerika seyahatlerinde ziyaret ettiği hastane ve üniversite vakıflarının çalışmalarından etkilendiğini arkadaşlarıyla paylaşır ve bu girişimlerden örnek alınmasını isterdi. Koç, o günkü düşüncelerini şöyle açıklıyordu: "Gördüklerimden ders alarak, parama göre bir tesis yaptırmayı kafama koymuştum. Yalnız ne yaptıracağıma karar veremiyordum. Danıştığım kimseler de değişik teklifler ortaya atıyorlardı.

Kimi cami, bir başkası kütüphane, diğeri talebe yurdu yaptırmamı öneriyordu!"

İşte, bu belirsizlik ortamında, Vehbi Koç güvendiği kişilerden fikir almaya yönelmişti. "Bence, insan, kendi aklını kullanmadan önce güvendiği kimselerden fikir almalı, bunları kendi düşünceleriyle kıyaslamalı, sonra kararını vermelidir. Ben, her zaman başkalarına danıştım ve bazen düşüncelerimin hatalı olduğunu anladım. Bu gibi durumlarda danışmanın faydalarını gördüm."

Vehbi Koç talebe yurdu yaptırma kararını böyle bir ortamda oluşturmuş, görüşlerine değer verdiği dostları; Diyanet İşleri Başkanı Hamdi Akseki, Temyiz Mahkemesi Daire başkanlarından Ali Himmet Berki, çocukluk arkadaşı Raşit Çavuşoğlu, hukuk danışmanı Cafer Tüzel ve çalışma arkadaşı Hulki Alisbah'ı bir akşam yemeğinde bir araya getirerek konuyu tartışmaya açmıştı. Hamdi Akseki ve Raşit Çavuşoğlu Koç'un cami yaptırmasından yanaydılar. Hulki Alisbah, Peygamberimizin gösterdiği yolda öğrenci yurdu yaptırmanın cami yaptırmaktan daha erdemli bir girişim olacağını savunmuş, görüşünü kuvvetlendirmek için de Peygamberimizin şu düşüncesini nakletmişti: "İnsan ölünce defteri kapanır! Ancak üç şey sevap yazdırmaya devam eder: süreklilik sağlayan bir bağış yapmak (vakıflar gibi), insanlığın yararlanacağı bir ilimle uğraşmak (üniversiteler gibi) ve ailesine hayır duası getirecek evlâtlar yetiştirmek (eğitim gibi)" Alisbah'ın yorumladığı Hadis'e göre, öğrenci yurdu yaptırılması, yukarıdaki üç şarta da uyuyordu. Cafer Tüzel bu görüşe katılmış, Ali Himmet Berki Peygamberimizin düşüncesini yorumlamaktaki başarısından dolayı Hulki Alisbah'ın önerisini benimsemişti.

Sonuçta, Vehbi Koç Maltepe'de Gazi Mustafa Kemal Caddesi'ndeki arsasında bir öğrenci yurdu yaptırmaya ve bunu Ankara Üniversitesi'ne bağışlamaya karar vermişti.

1950 yılında, Demokrat Parti'nin iktidara gelmesi ve "Vehbi Koç Talebe Yurdu"nun tamamlanması aynı günlere raslamıştı.Yasalara göre yurdun Milli Eğitim Bakanlığı'na bağışlanması gerekmekteydi. Vehbi Bey, yurt yönetiminin politik baskılara uğramaması için bağışın Ankara Üniversitesi'ne yapılmasında ısrar ediyordu. Bunun halli için de yasada bir düzeltmeye ihtiyaç vardı. Sabırlı bir mücadeleden sonra, Başbakan Adnan Menderes'in de desteği ile pürüz ortadan kaldırılmış, 30 Nisan 1951 günü "Vehbi Koç Talebe Yurdu" Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri tarafından açılmış ve Ankara Üniversitesi adına Rektör Prof.Hikmet Birand'a teslim edilmişti.

O gün, Vehbi Koç, karşılaştığı bütün zorluklara rağmen mutlu bir gün yaşamıştı. Heyecandan sesi titreyerek yaptığı konuşmada, duygularını, yalın bir şekilde şöyle ifade etmişti: "Yurt'lu Genç Arkadaş! Bu esere sen ilham verdin, o senindir. Ben yalnız nâçiz bir vasıtayım. Bu yurt, az da olsa sana bir imkân hazırlar ve başkalarına örnek olursa bu benim tek mükâfatım olacaktır!" Vehbi Koç'un 1950 yılında başlattığı bu girişim, gerçekten işadamlarımıza örnek olmuş, hayırsever ve varlıklı vatandaşlarımızın katkıları ile, bugüne kadar binlerce ilk ve orta okullar, liseler, mesleki ve teknik liseler ve hatta üniversiteler eğitim davamıza güç katmışlardır. Ancak, öğretmen açığının giderek büyüdüğü bugünkü ortamda, eğitim davasının, yalnız bina yatırımıyla çözümlenemeceği gerçeğini de anlamış bulunuyoruz. Dilerim ki, çağdaşlaşma yolunda, genç kuşakları aydınlık yarınlara hazırlayacak olan eğitim kurumlarımız, biran önce, çağdaş ve aydınlık kafalı öğretmenlerle donatılsın. Öğretmenlerimiz yerel yönetimlerin popülist politikalarına bulaştırılmasın. Günümüzde, birçoğumuz, yapılan yanlışlıklar yüzünden topluma kızıyor, halkın cehaletin esiri olduğunu iddia ediyoruz. Unutmayalım ki; Cumhuriyeti, laikliği, çağdaşlığı, demokrasi kavramını insanımıza benimsetmeyi başaramamışsak, bunun vebali öğretmeyenlerindir.

Yazımı, İsmet İnönü'nün ve Vehbi Koç'un aşağıdaki sözleriyle noktalıyorum:

"Ehliyetsiz ve salâhiyet sahibi adam tahsil zamanında ıslah olunmazsa hayatın cereyanı esnasında güç ıslah olunur. İsmet İnönü (8Temmuz 1929) "Unutmayınız! İbadet ağaç altında da yapılabilir. Öğretim-eğitim ve bilimsel araştırmalar binasız, kitapsız ve araç-gereçsiz yapılamaz. Ama öğretmensiz hiç yapılamaz. Vehbi Koç" (Kasım 1976) *

Tasarım ve Uygulama entegresoft